Başkalarını Tamamlamak İçin Kendinizden Vazgeçmeyin
Kulağa romantik geliyor, değil mi?
“Seninle tamamlanıyorum…”
“Sen olmazsan bir hiçim…”
“Seninle varım, seninle yokum…”
Hayır. Bu bir romatik komedi filmi değil. Tam aksine, bir kimlik kaybı hikâyesi, bir psikolojik gerilim filmi.
✋ Önce Bir Dur
Birilerini sevebilirsin. Hatta çok sevebilirsin. Uğruna dağları delmek isteyebilirsin. (Ki günümüzde dağ delme yerine WhatsApp’tan 47 mesaj atılıyor, o da sayılır.) Ama dikkat: Birini tamamlarken kendini eksiltmeye başladıysan, orada bir dur bakalım.
Kendinden vazgeçmek... Küçük bir jestle başlamaz mı zaten?
“O istemiyor diye kahvemi şekersiz içmeye başladım.”
“O seviyor diye hiç sevmediğim dizileri izliyorum.”
“O üzülmesin diye hayallerimden vazgeçtim.”
Başta masum gibi görünen bu cümleler, zamanla bir "kimdim ben?" sendromuna dönüşüyor. Ve ne yazık ki bu sendromun ilacı yok. Psikologlar sağ olsun, seanslarla biraz hafifletilebiliyor.
👑 Kendini Feda Etmek = Kahramanlık Değil
Kendini tamamen bir başkasına adamak, kulağa sadakat gibi gelebilir. Ama bu, kendi değerini gözden kaçırmanın kamufle edilmiş hâlidir.
Sürekli "O mutlu olsun" diye yaşarken, "Ben ne zaman mutlu oldum?" sorusunu sormayı unutursun.
Çünkü bazen başkalarını tamamlamaya o kadar odaklanırız ki, kendi parçalarımızın eksildiğini fark etmeyiz.
Oysa bir ilişki, ister romantik olsun, ister arkadaşlık ya da iş ilişkisi… Tamamlayarak değil, paylaşarak güçlenir.
💡 Kendi Renginle Gel
Bir ilişkiyi sağlıklı yapan şey, iki kişinin de kendi ayakları üzerinde durmasıdır.
Yani sen maviysen, o sarıysa, birlikte yeşil olabilirsiniz. Ama sen “Mavi olmayayım, sarı daha güzel” dersen…
Renkler solmaya başlar.
Kendine ait fikirlerin, zevklerin, hobilerin olmalı. Kendi alanın, kendi kararların, kendi “hayır” deme hakkın olmalı.
Unutma:
Sen “tam” olmadıkça, kimseyle “tamam” olamazsın.
🚀 Kaptan Sensin, Yardımcı Pilot Değil
İster sevgilin olsun, ister patronun, ister çok yakın bir arkadaşın…
Sen kendi hayatının kaptanısın. Başka birinin rotasına dahil olmak, haritayı tamamen elinden vermek anlamına gelmemeli.
“Ben ne isterim?”
“Bu benim değerlerime uygun mu?”
“Gerçekten ben miyim, yoksa benzemeye mi çalışıyorum?”
Bu soruları sormadığın her an, başka birinin senaryosunda figüran olma ihtimalin artar.
✈️ Oksijen Maskesi Kuralı: Önce Sen
Uçaklarda her kalkıştan önce aynı uyarı yapılır:
"Kabinde basınç düşerse oksijen maskeniz otomatik olarak önünüze düşecektir. Önce kendi maskenizi, sonra yanınızdakinin maskesini takınız."
Bu bir güvenlik kuralıdır ama aynı zamanda hayat felsefesi olmalıdır.
Çünkü sen nefes alamıyorsan, kimseye yardım edemezsin. Sen iyi değilsen, kimseyi gerçekten iyi edemezsin. Kulağa bencil gibi geliyor olabilir ama aslında sağlıklı olan bu.
Kendi enerjini, zihinsel sağlığını, iç huzurunu korumazsan, başkasına verecek bir şeyin kalmaz.
Yani biriyle ilgilenmek istiyorsan, önce kendi oksijenini sağlamalısın.
Kendi ihtiyaçlarını bastırıp başkalarınınkini önceliklendirmek… uzun vadede kimseye fayda getirmez. En çok da sana.
O yüzden bir dahaki sefere içinden “önce o mutlu olsun” diye geçirirken, bir dur.
Maskeni tak. Derin bir nefes al.
Sonra devam et.
🎯 Peki Ne Yapmalı?
- Önce kendini tanı. Ne istersin? Neyi sevmezsin?
- “Hayır” demeyi öğren. (Hayır, bu bencillik değil.)
- Birlikte olmanın, kendin olmaktan vazgeçmek anlamına gelmediğini hatırla.
- Ve en önemlisi: Kimseye kendini ispatlamak zorunda değilsin. Olduğun halin yeterince güzel.
Kısacası, başkalarının puzzle’ını tamamlamak için kendi parçalarını söküp vermene gerek yok.
Sen zaten başlı başına bir tablo gibisin. Biri sana yakışıyorsa, zaten tamamlanırsınız. Ama biri için kendinden vazgeçiyorsan, sonunda ortada sen kalmaz.
Ve bir gün uyanırsın, aynadaki kişiyi tanımazsın. İşte o zaman, “ben nerde yanlış yaptım?” sorusu gelir.
O yüzden şimdiden söyleyeyim:
Kendin ol. Kendinden vazgeçme. Çünkü senin eksilmen, kimsenin tamamlanmasına değmez.