Çözersin

Çözersin
Photo by Ivan Kuznetsov / Unsplash

Bu makale, Trent Walson'un Lesson (Ders) başlıklı yazısının Türkçe çevirisidir. Başta süphesiz benim babam olmak üzere, tüm yol gösterici babalara ithafen.


"Nasıl iş nasıl bulacağım? Nerede yaşamalıyım? Araba sigortasını ödeyemezsem ne olur? İnsanlar ev alacak parayı nasıl buluyor? Evlenirsem ve çocuk sahibi olursam ne olur? Ve, ah Tanrım, peki ya sağlık sigortası? Henüz onu düşünmeye başlamadım bile! Ahh ne yapacağım ben?"

"Çözersin."

Bu mu yani? Telefonla babamla on dakika boyunca süren gevezelik seansımdan sonra aldığım tavsiye bu mu? (Babamın tüm bunlar konuşulurken Formula-1 yarış özetleri ile Barrett-Jackson araba müzayedesi arasında kanal değiştirdiğinden neredeyse kesinlikle eminim). Hayatımın en kritk aşamasında, üniversiteden mezun olmak üzereyken bu mu bana verdiği hayat değiştiren öğüdü? Ama şaşırmadım. Hem de hiç. Bu onun geleneksel cevabı ve bunu daha önce yüzlerce kez duymuştum.

İlkokuldayken, mekanik mühendisi, endüstri şirketi işleten bir taşeron, amatör kaportacı (kısaca benimle hiç ortak noktası olmayan) babamla garajda hatırladığım bir anım var. Cumartesi gününü en sevdiği şeyi yaparak geçiriyordu - tamirat, küfretmek ve 1969 model Shelby GT 500'ünü kurcalamak. Bu arabayı 1970 yılında, US Steel'de iş bulup yeterli parayı biriktirene kadar onu bekletmesi için ikna ettiği bir galericiden almıştı. Üniversitede gazete dağıtımı işinden kazandıkları peşinat için yeterli gelmemişti. Arabasının içini dışını, her şeyini biliyor. Özellikle de annem fırtına sonrası bir su birikintisinden geçmeye çalışırken yanlışlıkla sular altında bıraktıktan ve tamamiyle yeniden yapmak zorunda kaldığından beri.

Dördüncü sınıfta matematik öğretmenimle büyük bir sorunum vardı ve bunu (gıcırtılar ve tamirat gürültüleri arasında) onun ayaklarına, yani arabasının altında olmayan tek kısmına anlatmıştım. "Kabak hep benim başıma patlıyor, ama benim suçum yok. Her şeyi masadaki diğerleri yapıyor. Şakalar, espriler yapıyorlar ve ben de gülmekten kendimi alamıyorum. Ama nedense tek ceza alan benim! Kesinlikle mağdurum burada. Ne yapacağım ben?" Öğretmen yerimi değiştirmeme bile izin vermemişti (zaten çok da istemiyordum).

"Çözersin."

On yaşındaki beynim şöyle düşünüyordu, "Bu adam gerçek sorunlarım olduğunu anlamıyor. Okul zor. Hayat çok zor. Çözmem gereken çok şey var, ama o hiç ilgilenmiyor. O bir yetişkin. Tabii onun için her şey rutin ve kontrol altında. Yetişkinler için hayat daha kolay." Hayatımın ilerleyen zamanlarında, çok daha sonraları, bunun hiç de doğru olmadığını fark ettim.

2006'da istifa edip, iki arkadaşımla birlikte kurduğumuz tasarım şirketi Paravel'e zamanımın tamamını ayırarak ilerlemeyi düşünüyordum. Babam, Shell ve Dow gibi büyük şirketlere iş yapan, 1970'lerde iki iş ortağıyla birlikte kurduğu endüstriyel taşeronluk şirketinde otuz beş yılı aşkın bir süre çalıştıktan sonra yakın zamanda emekli olmuştu (tamam, belki birbirimize azıcık benziyoruz). Devasa şirketlerle çalışan küçük bir şirket işletmek gerçekten cesaret işiydi. İş tavsiyesi için ona ulaştığımda, cevabı aynıydı. "Çözersin."

Nadiren de olsa, onu düşünceli bir ruh hali içinde yakalayıp ondan iş hayatı hakkında hikayeler duyma fırsatı bulursam, bunu mutlaka değerlendiririm. İşlerinin hep dengeli, tahmin edilebilir ve düzenli olduğunu düşünürdüm, safça. Oysa sahada insanların yaralandığını ve çalışanlarla ilgilenmenin ve onlara bakmanın işinin en büyük kısmını oluşturduğunu ve bunun ne denli büyük bir sorumluluk olduğunu hiç bilmiyordum. Büyük şirketlerin küçük şirketleri itip kaktıklarını, ödemeleri sürekli geciktirdiklerini ve sinekten yağ çıkarmaya çalıştıklarını da hiç bilmezdim. Ve kesinlikle bir defasında, o çok sevdiği Shelby'yi çalışanların maaşlarını ödemek için ipotek ettirmek zorunda kaldığından bihaberdim.

Şimdi babamın en iyi yaptığı şeyi fark ediyorum: çözmek. Onun on parmağında on marifet var ve en iyi yaptığı şey bunları birleştirmek. Dünyanın tüm bilgelik incilerine, yeteneğine ve potansiyeline sahip olabilirsiniz, ama bu özellikleri bir araya getiremezseniz, hiçbir zaman işe yaramayacaklar.

Meğer "Çözersin" aldığım en iyi tavsiyeymiş. Bir nevi koşullandırıcıymış. Bana düzenlemeyi, ayrıştırmayı ve çözmeyi öğretti. Bir B noktasının varlığından haberdar bile olmadığım ve onu görmediğim zaman bile, B noktasına doğru ilerlemeyi ve hazırlıklı olmayı öğretti. Bana hep cesur olmak konusunda meydan okudu.

Vay canına. Belki de tahmin ettiğimden daha çok babama benziyorum.

En azından, ona benzediğimi umuyorum.

Pictures In Boxes - Rubik Küpü

Diğer yazılar

Girişimciliğin Anahtarı: Problemlere Odaklanmak

Girişimciliğin Anahtarı: Problemlere Odaklanmak

Girişimcilik, temelde insanların karşılaştığı sorunlara çözüm sunarak değer yaratmayı içerir. Günlük hayatta problemlere değil çözümlere odaklanmak gerektiği defalarca söylenir. Girişimciler için durum biraz farklıdır, problem de en az çözüm kadar önemlidir. Fakat, dışarıdan bakılınca, iş fikri üretmenin daha önemli olduğu yanılgısına düşülebilir. Bu yüzden de genellikle asıl önemli olanın sorunları