Kendimize Güvenmediğimizde İşleri Neden Karmaşıklaştırırız?

Kendimize Güvenmediğimizde İşleri Neden Karmaşıklaştırırız?
Kendimize Güvenmediğimizde İşleri Neden Karmaşıklaştırırız?

Bir konu hakkında gerçekten bilgi sahibi misin?
Hadi test edelim.
Bunu 10 yaşındaki bir çocuğun anlayacağı şekilde anlatabilir misin?
Peki ya 5 yaşındakinin?

Eğer cevabın "Ama bu konu çok boyutlu…" diye başlıyorsa, geçmiş olsun.
Büyük ihtimalle sen de tam anlamıyla bilmiyorsun.
Ya da biliyorsan bile kendine güvenmiyorsun.
Ve işte o an başlıyor:
Saklama çabası. Kamuflaj. Karmaşa.

Bu yazıda, işte o ince ama tehlikeli bağlantıyı kurcalıyoruz:
Kendimize güvenmediğimizde neden karmaşık çözümler buluruz?

Karmaşıklık Zekâ Göstergesi Değil, Korku Tepkisidir

İnsan beyni, tehdit algıladığında "savaş, kaç ya da don" (fight or flight, or freeze) tepkisi verir.
Buna bir dördüncüsünü eklemek lazım aslında: anlat.
Bazen anlatırız… ama kimsenin anlayamayacağı şekilde.

Cümlelerimizi süsleriz, konfetiler, parıltılı simlerle.
Yalın olanı bırakır, akademik olanı seçeriz.
İş planları, stratejiler, sunumlar… hepsi adeta birer bulmaca.

Çünkü net konuşmak, netleşmek demektir.
Netleşmek ise risklidir.
Çünkü ne düşündüğün, ne bildiğin ve ne bilmediğin ortaya çıkar.

Oysa karmaşık anlatırsan?
Kimse gerçekten ne dediğini bilmez.
Ama bilen gibi görünürsün.
Ve her zaman bu "gibi görünmek", "olmak"tan daha rahat gelir.

İşte bu yüzden "yapıyor olacağım" deriz.
Türkçe'nin tüm kurallarını hiçe sayıp.
Neden? Çünkü "yapacağım" demek zordur.
Yapacağım demek, söz vermektir.
Yapıyor olacağım ise içinde "kader, kısmet, belki, inşallah" barındırır.
Denedik ama olmadı, önümüzdeki maçlara bakalım.

Güvensizliğin En Şık Kılığı: Teknik Jargon

"Bu projeyi MVP odaklı düşünerek iteratif bir modelle ilerleriz, sonra da gerekirese pivot ederiz…"
Bir dakika.
Ne dedim ben?
MVP mi, pivot mu, iteratif mi?

İşte bu:
Güvensizliğin el kitabı.
Kendimize güvenmediğimizde, anlaşılmak yerine etkileyici görünmeyi seçeriz.
Anlaşılır olmak için uğraşmak yerine, anlaşılmamanın ardına sığınırız.
Sıkışırsak pivot ederiz.

Ama bir şey net:
Etkili olan karmaşık olan değil, açık olandır.
Ve açık olmak, özgüven ister.

Sadelik, Zihinsel Asaletin Göstergesidir

Bir fikri karmaşık anlatmak, onu gerçekten bildiğini göstermez.
Ama sade dille anlatmak?
Bu, hem bildiğini, hem de bundan utanmadığını gösterir.

Basit cümleler kurabilmek, fikrine, bilgine ve kendine duyduğun güvenin en somut göstergesidir.
Çünkü senin için o fikir, gösteriş değil gerçektir.
O yüzden süse püse ihtiyacın yoktur.

Aynı fikri başka seviyedeki insanlara başka şekillerde anlatabiliyorsan o fikir senindir.
Zorlanıyorsan, belki de o fikir hiç senin olmamıştır.
Dönerse senindir, ama boşuna bekleme dönmez.
Çünkü o fikri ödünç alıvermişsindir, Youtube'daki videodan, ya da bir Twitter gönderisinden.
Bazen de kulak misafiri olduğun o çok bilgili abiden.

Açık Konuşmak Cesaret, Karmaşık Konuşmak Korkudur

Kendimize güvenmediğimizde işler neden karmaşıklaşır biliyor musun?
Çünkü netleşmek, hesap vermek demektir.
"Bu budur" dediğinde, artık geri dönüşün olmaz.
Ve işte özgüvenin sınavı burada başlar.

Karmaşa ise bu riskleri ortadan kaldırır.
Herkes ne dediğini farklı anlar, kimse emin olamaz.
Ve sen de rahat edersin.
Çünkü kimse seni yakalayamaz.
İç içe kutuları açar da içinde seni bulamaz.
Schrodinger'in kedisi gibi, belki öyle demek istemişsindir, belki değil.

Ama sorun şu:
Anlaşılmazsan, etkileyemezsin.
Ve etkileyemediğin sürece, ne kadar çok konuşursan konuş, sesin yankıdan öteye geçmez.

Netlik Kraldır

Şunu bir kabul edelim:
Bir fikri sadeleştirmek, onun kıymetini azaltmaz.
Tam tersine, onun değerini daha görünür kılar.

O yüzden bir sonraki toplantıda, sunumda, konuşmada…
Kendine şu soruyu sor:
“Bu cümleyi böyle uzun kuruyorum ama gerçekten gerekli mi?
Yoksa sadece ne dediğimden emin olmadığım için mi uzatıyorum?”

Özetlemek gerekirse:

Güven, sadeliğin temelidir.
Korku ise, karmaşayı bina eder.

Paylaş

İlginizi çekebilir